Deliliğe Övgü
Belki bana: "Aldanmış olmak büyük bir derttir" diyeceksiniz; tersine, "Aldanmamış olmak pek büyük bir derttir" deyiniz. İnsanların mutluluğunu nesnelerin kendinden ibaret sanmak, çılgınlığı aşırıya vardırmaktır. Bizi yalnız kanaatler mutlu eder. Dünyada her şey o kadar karanlık ve değişkendir ki, hiçbir şeyi kesin olarak bilmek mümkün değildir. Ya da, bir şeyi bilmek mümkün olsa bile bu, hemen hemen her zaman hayatta mutlu olmak pahasına elde edilir. Bunu, bütün filozofların en az küstahları olan aziz dostlarım Akademiacılar pek güzel işaret etmişlerdir. Özetle insanın yapısı o şekildedir ki, efsaneler onun üzerinde gerçekten daha etkili bir izlenim bırakırlar...
...Kanaatlerin verdiği zevklere geri dönelim. Bunlar zevklerin içinde en kolay elde edilenleri değil midir? En değersiz bilgileri -hatta gramerin esasları bile olsa- elde etmek için çoğu zaman ne kadar çok zahmet, ne kadar çok çalışma gereklidir. Kanaat tersine, kendiliğinden önümüze çıkar, sanki onu soluyormuşuz gibi; buna rağmen kanaat, nesnelerin hakiki bilgisi kadar, hatta ondan daha fazla yardım eder. Rica ederim, bana şunu söyleyiniz: bir insan, pis kokusuna dayanamadığımız, kokmuş bir parça pastırmayı, tanrılar yemeği imiş gibi büyük bir zevkle şapırdata şapırdata yerse, yemeğinin tadının fenalığı, onun duyduğu hazdan bir şeyi azaltır mı? Bunun aksine olarak bir başkasının en nefis yahnileri görünce midesi bulanırsa, bu yemeklerin güzel lezzeti ona bir haz verebilir mi?...
...Rica ederim, bana şunu söyleyiniz: Platon'un bir mağarada nesnenin ancak gölgelerinin ve görüşlerinin bilgisine sahip olarak tasarladığı deliler, talihlerinden memnunsalar ve bu memnunluklarını haykırırlarsa bu mağaradan çıkıp nesneyi olduğu gibi gören bilgeden daha mutlu değil midirler?