21 Mayıs 2012 Pazartesi

José Saramago'dan

Umut Tarlaları
___
İki grup tarla işçisi karşılıklı duruyor, on küçük adım ayırıyor onları birbirinden. Yasalar var, diyor kuzeyden gelenler, bize iş verildi, çalışmak istiyoruz. Kendinizi küçük düşürüyor ve az para kazanıyorsunuz, diyor güneyden gelenler, gelip bize zarar veriyorsunuz, nereden geldiyseniz defolun oraya gidin oraya, sizi tarla fareleri. Bizde yapacak iş yok, diyor kuzeyliler, her yer taş ve katırtırnağı kaplı, biz Beira'dan geliyoruz, bize fare diyerek kalbimizi kırıyorsunuz. Tarla faresisiniz işte, diyor güneyliler, ekmeğimizi yemeye gelen farelersiniz, Açız, diyor kuzeyliler. Biz de, diyor güneyliler, ama bu sefalete boyun eğmiyoruz, bu paraya çalışmaya hazırsanız, hiçbir şey elde etmeyiz. Bu sizin suçunuz, diyor kuzeyliler, o kadar gururlu olmayın, patron size ne önerirse kabul edin, hiç yoktan iyidir, iş hepimize yeter, çünkü sizin sayınız az, biz de size yardıma geldik. Yanılıyorsunuz, diyor güneyliler, hepimizi kandırmak istiyorlar, bu ücreti kabul etmemeliyiz, bizimle birlik olun, o zaman patron hepimize daha fazla ödemek zorunda kalır. Her koyun kendi bacağından asılır, diyor kuzeyliler, yukarıda Tanrı var, sizinle birlik olmak istemiyoruz, uzaklardan geldik, patronla tartışmak istemiyoruz, çalışmak istiyoruz biz. Burada çalışmayacaksınız, diyor güneyliler. Çalışacağız, diyor kuzeyliler. Burası bizim toprağımız, diyor güneyliler. Ama onu işlemek istemiyorsunuz, diyor kuzeyliler. Bu paraya hayır, diyor güneyliler. Biz bu paraya çalışırız,  diyor kuzeyliler.
___
___
Doğa, birbirinden değişik canlıları şaşırtıcı bir aldırmazlıkla yaratır. Kimin ölüp kimin sakat kalacağını iyice ölçüp tartar, bundan kurtulup yaptıklarının meyvelerini toplayanların sayısı da az değildir; yani, üretmek ve karşılığını almak doğanın ana görevidir, yanlışlıklarla dolu dünyada insanın konuşmasını, davranışlarını ve varoluşunu yoldan çıkarır. Doğa sınır tanımaz, kendi sınırlarını koyar. Hasattan sonra binlerce karınca önceki gibi yiyecek bulamıyorsa, kazançlar ve kayıplar gezegenin büyük defterine yazılır, yiyecekten kendine düşen payı almayan tek bir karınca bile kalmaz. Milyonlarcasının suda boğulması, çapanın altında kalması ya da işeme yarışına kurban gitmesi, hesap çıkarılırken önemli değildir: Hayatta kalan, yemek yer; ölen, payını ötekilere bırakır. Doğa ölüleri saymaz, yaşayanları hesaplar, yaşayanlar ona çok geldiğinde, yeni bir ölüm ayarlar. Tüm bunlar çok basit, çok açık ve uygundur, hayvanların büyük dünyasında buna kimse karşı çıkmaz, ne karınca ne fil.
___
___
Anlatmak, kiraz yemek gibi bir şeydir, bir sözcüğü alırsın, bakarsın bir başkası da ona takılmış, zincir gibiler, birini ötekinden ayırmak güç, sözcük tek başına gelmez, yalnızlık sözcüğü bile, çünkü o da yalnızlık acısı çekene gereksinim duyar, böyle de olmalı.
___

Hiç yorum yok: