18 Temmuz 2015 Cumartesi

Nazım Hikmet'ten

Yatar Bursa Kalesinde
...
Ölüyor çarpışarak insanlarımız,
halbuki nasıl hakketmişlerdi yaşamayı.
Ölüyor insanlarımız
                     --- ne kadar çok --- 
sanki şarkılar ve bayraklarla
                           bir bayram günü nümayişe çıktılar
                                                                öyle genç
                                                                     ve fütursuz.
...

DÜNYANIN EN TUHAF MAHLUKU

Akrep gibisin kardeşim, 
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun,kardeşim.
Bir değil,
         beş değil,
                   yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisn kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını 
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup 
                         deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
                                 senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
                    kabahat senin,
                                  --- demeğe de dilim varmıyor ama ---
                    kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
...

YAŞAMAYA DAİR


1 
Yaşamak şakaya gelmez, 
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın 
                               bir sincap gibi mesela, 
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, 
                               yani, bütün işin gücün yaşamak olacak. 
Yaşamayı ciddiye alacaksın, 
yani, o derecede, öylesine ki, 
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, 
yahut, kocaman gözlüklerin, 
                         beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 
                                            insanlar için ölebileceksin, 
                         hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, 
                         hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, 
                         hem de en güzel, en gerçek şeyin 
                                                yaşamak olduğunu bildiğin halde. 


Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, 
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, 
           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, 
           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, 
                                      yaşamak, yani ağır bastığından. 
                                                                                     
2 
Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, 
yani, beyaz masadan, 
                     bir daha kalkmamak ihtimali de var. 
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini 
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, 
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, 
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz 
                                      en son ajans haberlerini. 
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, 
                               diyelim ki, cephedeyiz. 
Daha orda ilk hücumda, daha o gün 
                                yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. 
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, 
                            fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz 
                            belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. 


Diyelim ki hapisteyiz, 
yaşımız da elliye yakın, 
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. 
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız, 
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla 
                                            yani, duvarın ardındaki dışarıyla. 


Yani, nasıl ve nerede olursak olalım 
               hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... 
                                                                      
3 
Bu dünya soğuyacak, 
yıldızların arasında bir yıldız, 
                            hem de en ufacıklarından, 
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, 
                            yani, bu koskocaman dünyamız. 


Bu dünya soğuyacak günün birinde, 
hatta bir buz yığını 
yahut ölü bir bulut gibi de değil, 
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak 
                               zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. 


Şimdiden çekilecek acısı bunun, 
duyulacak mahzunluğu şimdiden. 
Böylesine sevilecek bu dünya 
                               "Yaşadım" diyebilmen için... 
...

Hiç yorum yok: